KİMİM BİLMİYORUM
Ben aslında 6 yaşında öldüm. Şu anda kimim bilmiyorum.
Bazen bilecek gibi oluyorum, bilmeye çok yaklaştığımı hissediyorum.
Hani şöyle bir adım daha atıversem, o kaygan ve kıvrak benliğimi sanki yakalayıvereceğim de "Evet, ben buyum!" diyebileceğim. Heyhat yakalayamıyorum! Her tutmaya çalıştığımda karşıma dikiliyor:
"Senden daha fazlasıyım" diyor bana, "senin bildiğinden ve olduğunu zannettiğinden daha farklıyım!"
O vakit tutmaya uğraşmayı bırakıyorum. Salıyorum kendi haline, yeniden yaklaşırken pis pis gülüyor. Zili çalan ama yakalanmayacağını da bildiği için kaçmaya yeltenmeyen sinir bozucu bir velet karşımda sırıtıyor. Gerçek anlamda kızamıyorum da! Çünkü her nesne kendi doğasınca deviniyor. Çok sevdiğin ama durmadan tepene sıçrayıp seni ısıran bir kediye kızamamak gibi: Canını sıksa da, acıtsa da anlık bir öfkeyle, “Siktir lan!” demek dışında laf edemiyorum. Atsan atılmaz, satsan satılmaz; arada şımartılmak istiyor.
İnsanlar nasıl olduğuma dair birşeyler söylüyorlar. Ben de onların nasıl olduklarına dair birşeyler söylüyorum. Birbirimizin nasıl olduğuna dair birşeyler söyleyip duruyoruz. Konuştukça bulandırıyoruz, örtüyoruz birbirimizi. Aslında örtmek için birbirimizin nasıl olduğu hakkında konuşuyoruz. Kendini tanımlamaktan acizken bir başkasına bunu yapmak; ancak ve ancak ele geçiremeyeceğin bir başka benliği, istediğin forma sokmaya çalışmak anlamına gelebilir. Asla sirayet edemeyeceğimiz için yeniden tanımlıyoruz. Bir başkasına onu anlatmak, bir tür kara büyüyle onun ruhunu ele geçirmeye çalışmaktan farksız. Onları allayan pullayan laflar edip zayıf noktalarından sızmaya ve iradelerini elimize almaya çabalıyoruz. Gözümüze nasıl göründüklerini anlatıyoruz; ne kadar harika olduklarını. Bunu da büyük bir samimiyetle yapıyoruz, yalan değil! Gerçekten de öyle olduklarını düşündüğümüz için söylüyoruz güzel sözleri; onların bizi sevmesini istediğimiz için yapıyoruz.
Sevdikleri insanlara, nasıl muhteşem olduklarını anlatanlar, kesinlikle, cadılık suçundan dolayı ateşte yakılmalı!
Fakat bir başka noktadan bakınca da, yeryüzünde halihazırda yaşayan 6 milyar homo sapiens’ten birisiyiz. Böyle olmanın önemsizliğinden kurtulmak adına için için kıvrandığımız düşünülürse; belki de o kadar da kötü bir hareket değildir bu, öyle değil mi? Herkes ölümlü bir varlık oluşun zavallılığını telafi etmeye çalışmıyor mu? Cadılar da, kurbanlar da aynı değiller mi aslında! Özel hissettirmek ve özel hissetmeyi istemek gerçekten kötücül mü, yoksa insan olmanın kaçınılmaz zaafı mı?
Daha önce söylemiş miydim, ben aslında 6 yaşında öldüm.
28 Yıllık Bir Ölünün İtirafları -1
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder