Elmadağ Nağmeleri - 5

TABULA RASA

Saat 4... Az önce bir rüyadan uyandım.

Aşağıdaki yazının blogtaki son yazı olmasını planlamıştım. "Martıboku'ndan dersimi aldım" demiştim. Fakat alınması gereken bir ders daha varmış.

Bir rüya gördüm, yine tuhaf bir rüya. Daha önce gördüğüm tuhaf rüyalar gibi sıkı bir şaplak attı.

Bir ses duydum, görüntüsüz bir ses:

"SANA VERİLMEYECEĞİNİ BİLDİĞİN ŞEYE KARŞI SEN HÜRSÜN, SANA VERİLMESİNİ TAMAH ETTİĞİN ŞEYİN İSE KÖLESİSİN "

Ataullah İskenderani'nin bu sözünü yıllar önce okumuştum ve arada da kullanmıştım.

Ancak körlüğümden görememişim bir süredir. Aklımdan çıkıp gitmiş -ki akılla bilmek ve gönülle kavramak arasındaki fark da bu sanırım!

Rüyamda gözüm açıldı: İnsanın nefsi aklında ya da yüreğinde büyüttüğü şeyi arzular, arzuladıkça daha da büyütür. Bu lafı ilk kez akılla değil gönülle bildim. Rüyamda oldu bu, içime işledi. O küçüldü, yok oldu.

Saat 4... Uyandım, hafiftim. Karanlık tavanı seyrettim: Bomboştu, tek yansıma yoktu. Gülümsedim.

Bu gece rüyamda, tamah ettiğim bir şeyden kurtuldum: Hürüm...

2 yorum:

Adsız dedi ki...

dün gece, karar vermekte zorlandığım bir konu yüzünden çok bunalmış olarak yattım ve istedim ki rüyamda göreyim ne yapmam gerektiğini. bana bir işaret versin evren, hakkımda hayırlısını seçmeme yardımcı olsun. işareti senin vasıtanla vermiş olabilir mi acaba? :)
çünkü ben henüz başka bir mesaj almadım, ve mesajı beklediğim sıralarda (uyuyarak), sen farkında olmadan yazını benim için yazmışsın...

hiç dedi ki...

"god works in mysterious ways" canım :)